Takıntılarla Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu

Obsession yani takıntı, her insanda belirli boyutlarda mevcut. Kimisi için oldukça az, kimisi için ise yerinde iken; bu yazıyı okumaya değer görenlerin de içinde bulunduğu kesim içinse haddinden fazla olabilir. Aslında takıntı bir yönü ile şirazeyi kaçırmamak kaydıyla olağan görülebilir ve hatta gerekli olarak kabul edilebilir. Çünkü bazı şeyleri takmak gerekir. Gelecek, sevdiklerimiz, sahip olduğumuz değerler ve manevi değerler umur dışı sayılamaz ve gerçek anlamda yerinde bir takıntıya ihtiyaç duyar. Esas çizgi, bu kavramı ne kadar içselleştirdiğimiz ve hangi oranda yaşadığımızdır.

Eğer siz bu kavramı oldukça yoğun bir şekilde yaşıyor, sizi huzursuz ettiğini düşünüyor ve bunun için neler yapabileceğinize dair ipuçları arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Çünkü aşağıda sizler için derlediğimiz 5 etkili yolu takip ederek, saplantılarınıza son verebilir, en azından belirli bir orana indirgeyebilirsiniz. Rahat bir nefes alın ve artık bu duruma bir ayar çekmenin zamanının geldiğine kendinizi şartlayın. Hemen başlayalım! Not: En azından bu yazının sonuna kadar takıntılarınızı bir köşeye bırakın ve her bir paragrafta derin nefes alarak sonraki paragrafa geçin.

Takıntılarla Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu

Takıntıları Olan Tek Siz Değilsiniz! Güçlü Gözükmeyi Bilin!

Her insan sizin gibi aynı duygulara ve düşüncelere sahip olabilir. Aynı olmasa da benzer duygular ve düşünceleri paylaşıyor olabilirsiniz. Sizin bir araba takıntınız varken, bir diğerinin bisiklet, bir başkasının motosiklet veya ötekinin uçak takıntısı olabilir. Siz evinizi nasıl yöneteceğiniz yönünde takıntılara sahipken, bir işveren, ofisindeki çalışanları nasıl yöneteceği konusunda kara kara düşünüyor olabilir. Bu, muhtar için, vali için başbakan için de geçerli olabilir. Koca bir mahalleyi, şehri ve hatta ülkeyi takmamak elde mi? Elbette takmak gerekir. Peki siz hiçbir muhtarın, valinin veya başbakan, cumhurbaşkanının takıntılarını ulu orta yerde halk ile paylaştığına şahit oldunuz mu? Olmadınız değil mi? Buna sahip bir idareci bu durumu paylaşmak yerine halkı daha güçlü olduğu yönünde ikna etme yönelimi gösterir. Gelelim size. Evet! Siz gerçekten de keşfettiğiniz şeye yani takıntılara sahipsiniz. Ama bunu paylaşmayın. Aksine bir süreliğine Pollyannacılık yaparak çevrenizdekilere güçlü olduğunuzu ve sadece bazı şeyleri taktığınızı hissettirin, hatta hiçbir şeyi. Çünkü çevrenizdekiler böyle yapıyor. Ve bunu başarıyor. Siz de başaracaksınız. İlk iş bu!!!

Takıntılı Olduğunuzu Her Yerde İfade Etmenize Gerek Yok!

Takıntılı olduğunuzu en sevdiklerinizle dahi paylaşmayın. Buna mecbur değilsiniz. Kimse de sizden çok daha detaylı özel hayatınıza dair gerçekleri açıklamanızı bekleyemez. Çünkü, takıntı olgusu genellikle paylaşılan şeyler üzerinden meydana gelir. Normal durumda, yaşadıklarınız değil, paylaştıklarınız takıntıya dönüşür. Siz bir sırrınızı kendi içinizde yaşadığınızda bu bir kuruntu olabilir ama başkası ile paylaştığınızda aynı zamanda endişeleriniz de artar. Bir süre sonra hep birlikte sizi ele geçirecek takıntı çetesine dönüşebilirler. Bu yüzden düşmanlarınızı arttırmayın. Unutmayın ki, kuruntular, saplantılar, endişeler hepsi müttefiklik kurmuş ve her an pusuda bekleyen birer düşmandır. Bu düşmanlarınızı güçlendirmeyi bırakın. Zayıflatın. Ve onları zayıflatmanın en güçlü yolu, onlara sır vermemekten geçiyor. Hiçbirinin dili yok ve bunun için sizin dilinize ihtiyaç duyuyorlar. Kulakları ise; onlarca…!!!

Takıntılarla Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu

Kendinizden Emin Adımlar Atın, Atacağınız Adımlar Takıntılarınızı Şekillendirir

Bundan öncekilerle ilgilenmiyoruz. Biz bundan sonrakiler için söylüyoruz, daha önceki attığınız adımlar geçmişte kaldı ve onları artık düşünmeyin. Çünkü sonlar her zaman akılda kalır. Ve şu an yaşadıklarınız an itibari ile en son olanlardır. Bundan sonra adımlarınızı atarken birkaç kez düşünün. Atacağınız adımlarda geniş perspektifler çizin. Hangilerinin hayatınızı ne şekilde yönlendireceğini iyi analiz edin. Önceki hataların yeni hatalar doğurmaması için bundan sonrası çok önemli. Keşke kavramını az kullanmak ve hatta olabildiğince kullanmamak bu aşamada çok önemli. Yeni çizgiler çizmek ve yeni sayfalar açmak keşkeler ile değil, hayallerle mümkündür. Ve kararı keşkeler vermez, hayal ettikleriniz verir! Keşkeler yıkıcıdır, felaket getirir, takıntılar için en lezzetli yiyeceklerdir. Oysa hayaller öyle midir? Size ulaşamayacaklarınızın lezzetini bir an için dahi olsa tattırır. Takıntıların en azılı düşmanıdır. Bu yüzden hayallerinizin peşinden gidecek adımlar atın. Ve bu adımları atarken kendinizden emin olmayı asla ihmal etmeyin. Emin değilseniz başka bir yol deneyin. En azından başka bir hayal deneyin!

Size Takıntılarınızı Hatırlatacak Şeylerden, Kişilerden, Yerlerden Uzak Durun

Bazı yerler takıntılarınızı en yoğun yaşadığınız yerler olabilir. Buraları terk etmenin zamanı geldi. Artık cehenneme açılan bir kapı olduğunu ve buranın o kapının ta kendisi olduğunu kabullenmeniz gerekiyor. Onlarca kapı arasında bula bula burayı mı buldunuz? Hayır, hayır! Bir daha bu kapıyı açmak şöyle dursun, aralamak dahi yok. Buna kendinizi şartlayın. Size takıntı olacak veya takıntılı olduğunuzu hatırlatacak şeyleri de kafanızdan ve hayatınızdan atmanın zamanı geldi. Bir kitap, bir kalem, bir elbise veya herhangi bir şey. Çöp çok yakınınızda olmalı!

İnsanlar belki de hayattan çıkarılmayı en çok hak eden ama nedense en zor olanlar değil mi? Ama bunu denemeye değer! Daha önce denemediyseniz, kesinlikle tavsiye ederiz. Bir şartla. Takıntılarınızın ana kaynağının onlar olduğuna inanıyorsanız! Peki bu ailenizden biri ise durum nasıl olur? Elbette şartlar değişir. Bu belki de çözümlenmesi en zor mesele. Ve yazının bu kısmına geleceğimizden emindim. Burada birinden alıntı yapmak sanırım bana yardımcı olacak. Mark Manson, usta bir blog yazarı ve kişisel gelişim adına Dünya’nın en iyilerinden. Ona göre; Aileden birinin takıntınızın esas nedeni olduğuna inanıyorsanız; onların diğerlerinden hiçbir farkının olmadığına inanabilirsiniz. Bunu biraz cüretkar bir ifade olarak değerlendirecek kadar duygusalsanız, onlardan kopmak yerine uzaklaşmayı deneyin. Daha da duygusalsanız; gözünüzü, yüzünüzü, kalbinizi, dilinizi kısacası tüm vücudunuzu ona yöneltin, kulaklarınızsa sizde kalsın!

Takıntılarla Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu

Olmayacak veya Olmamış Şeyleri Düşünmeyin, Zamanı Geldiğinde Başa Çıkmayı Öğrenin

Takıntıların çok büyük bir bölümü hatta hemen hemen hepsi, olmamış veya olmayacak şeyler üzerinedir. Bu yüzden olmayacak şeyleri düşünmek yerine zamanı geldiğinde yani olduğunda düşünmek daha mantıklı değil mi? Çocuklarınızı nasıl büyüteceğinize ve zamanın kötüleştiğine olan inancınızdan onu nasıl bir gelecek beklediği konusunda endişeleneceğinize, bırakın zamanı geldiğinde ve çocuğunuzun bozulduğunu düşündüğünüzde harekete geçin. Veya, arabanızdaki bir arızanın daha büyük bir arızaya dönüşeceğini düşünmek yerine, bu durum meydana geldiğinde çözümler üretin. İşten her an kovulacağınızı ve kapının önüne koyulacağınızı düşünebilirsiniz. Ama belki de patronun en takdir ettiği çalışan sizsinizdir. Bunlar dramatik gelebilir size. Ama inanın, bunların hiçbiri olmayacak. Yani ne çocuğunuz bozulacak, ne arabanız ne de patronunuzla olan ilişkiniz. Ama, siz bunları olmadan önce takıntı haline getirirseniz; hepsinden önce sizin ruh haliniz, sağlığınız, yaşamınız bozulacak. Ardından bu diğerlerine de yansıyacak ve tekrar size yansıdığı için daha derin bir takıntı yoğunluğuna sahip olacaksınız. Bu yüzden, sona koyduğumuz en önemli formül; olaylar için tedbir alın ama takıntı, alacağınız en son tedbir olsun!

Rapor Et

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir